Karabük Mutlu Son

Karabük Mutlu Son

Karabük Mutlu Son

“Ne soyum sopum, ne de yaşamımın bu en müthiş macerası,

onayladığınız önerinin gelişmesinde beni herhangi bir kendini

burun kıvırmamışlikle suçlamanıza yetecek kadar yüce değil. Annem

ve babam şehirden en fazlaca kırk kilometre uzaktaki bir köyde Karabük Mutlu Son

çiftçilikle geçiniyorlardı ve bildiğime göre halen ordalar.

Şefkatlerini sundukları oğulları yüzünden bana yapmış oldukları

barbarlık binlerce defa, evlerinden kaçıp kendimi şu koca

dünyaya atma kararı verdirtmişti bana fakat bu umutsuz

girişime en nihayetinde bir aksilik sebebiyle cesaret

bulabilmiştim. Hemen hemen on beş yaşımdaydım, ailemin gurur

duyup taptıkları bir çini vazoyu kırmıştım, çok acımasız bir

dayağa maruz kaldım ve o duyarlı devrenin aptallığıyla evi

terk ettim. Tüm tehlikeleri göze alıp Londra’ya geldim. Orta‐

dan kayboluşumun nasıl bir üzüntü doğurduğunu bilmiyorum

çünkü şu güne dek onlardan hiç haber almadım. Tüm varlığım

vaftiz annemden aldığım iki gine, birkaç şilin, gümüş

ayakkabı tokaları ve gümüş bir yüksüktü. Sırtımdaki basit

Karabük Mutlu Son

giysiler dışında yanıma aslabir giyim almamıştım, ardımda

duyduğum her ayak sesi veya gürültüden ürkerek,

yorgunluktan bitip tükenene kadar koşturdum. Size yemin

ederim ki on, on beş kilometre yürümüşümdür. Nihayetinde bir

çitin üzerine çöktüm, hıçkırıklar içinde ağlıyordum. Kaçışım

yüzünden daha da artmış korkularımın etkisi altındaydım.

Gene de geri dönüp, insanlıktan uzak ana-babamla yüz yüze Karabük Mutlu Son

gelme düşüncesi ölüm gibi geliyordu. Bu kısa molayla

dinlenmiş ve gözyaş-larımla rahatlamış olarak tekrar yola

çıkmak üzereydim ki hoş bir köy delikanlısı arkamdan gelip

yetişti. Neler yapabileceğini görmek üzere Londra’ya

gidiyordu. O da benim benzer biçimde ailesinden firar etmiştı. En fazlaca on

yedisinde, çok biçimli bir yüze haiz, sarı saçlı, küçük bir

kasketle yünlü çoraplar giymişti, kısacası tam bir köy

delikanlı-sıydı. Sopasının ucuna yol için aldığı yemeklerisardığı bir bohçayı bağlamış, ıslık çalarak arkamdan gelmeye

başladı. Bir süre mevzuşmadan yan yana yürüdük, nihayetinde

arkadaş olduk ve yolculuğumuzun sonuna kadar birlikte

gitmek üzere mutabık kaldık. Planlarından veya düşüncelerinden

haberim yoktu esasen yabancı bir erkek ile alakalımeraklanmayacak kadar masumdum.”

“Gece çökmeye başlayınca, bir han veya barınak aramamız

gerekti fakat eğer sorulursa birbirimizin nesiyiz diyecektik?