Karabük Mutlu Sonlu Masöz Yaren

Karabük Mutlu Sonlu Masöz

Bu satırları duvarları Gustav Klimt’in tıpkıbasımları ve Marlene Dietrich’in posterleri ile kaplı loş odamda yazıyo‐ rum. Kapalı panjurlar arasından süzülen ışık huzmelerinin düştüğü beyaz kâğıda bir şeyler çiziktirirken o bana yukarıdan baygın ve kibirli gözleri ile bakıyor. Hava çok sıcak, boğucu ve kuru. İçeriden televizyonun ve çizgi film kahramanını taklit eden ablamın detone sesi geliyor. Dışarıdan cırcır böceğinin umutsuz çığlığı duyuluyor. Onun Karabük Mutlu Sonlu Masöz dışında ev dingin ve durgun. Sanki her şey camdan ince bir fanusun içine kapatılıp koruma altına alınmış, sıcak da tüm devinimleri yavaşlatmış şeklinde. Oysa ben kendimi o kadar da dingin hissetmiyorum. Sanki farenin biri hissettirmeden tatlı tatlı ruhumu kemiriyor gibi. Kötü değilim fakat iyi de değilim. Aslına bakarsak işin garibi hiçbir şey değilim. Fakat kendimi, dönüp arayıp yine bulabiliyorum. Başımı kaldırıp aynaya bakmam ve aynadaki yansımamı görmem tüm benliğimin dingin ve huzurlu bir mutlulukla dolmasına yetiyor.

Karabük Mutlu Sonlu Masöz

Aynaya yansıyan görüntümü beğenerek izliyorum. Çiz‐ gileri belirginleşen bedenime, gittikçe biçimlenen ve kendi‐ lerinden eminlermiş benzer biçimde duran kaslarıma ve tişörtümün altından uçları gözüken ve her hareketimde hafifçeçe devinen göğüslerime baktıkça fanatik kalıyorum. Küçüklüğümden beri, evde annemin hiç sakınmadan çıplak dolaşması nede‐ niyle, erişkin bir hanım bedeni benim için bilinmeyen bir şey değil. Sadece tüyler kuytu bir orman şeklinde “Gizem”i koruyor ve gözlerden uzak tutuyor. Sıkça aynaya yansıyan görüntümden gaslımü ayırmaksızın parmaklarımdan birini usulca sokuyorum ve aynada beğeni ile bakan sevecen bakışlarımı yakalıyorum. Kendimi gözleme eylemi o denli güçlü ve o denli hoş ki ansızın fiziksel bir hazza dönüşüyor ve ardından bir dürtü ile tetiklenen anlık bir sıcaklık ve titreme hissedi‐ yorum.

Sonrasında bir sıkılma, utanma geliyor. Arkadaşım Ales‐ sandra’nın aksine, kendime dokunduğumda fanteziler kur‐ muyorum. Kısa bir süre önce bana vakit zaman kendine dokunduğunu ve o anlarda kendine zorla ve şiddet uygula‐ yarak sahip olmaya çalışan, canını yakan bir erkeği düşledi‐ ğini, sır olarak söyledi. Heyecanlanmam için aynaya bakmam yettiğinden söylediklerine çok şaşırdım. Bana kendime dokunup dokunmadığımı sordu, hayır dedim. Kendi kendime oluşturduğum bu dünyayı yıkmak istemedim. Bedenim ve aynadan oluşan bana ait bir dünya bu ve dostumın so‐ rusunu evet diye yanıtlamak bu dünyayı aldatmak anlamına gelecekti.