Karabük Bayan Masör-Masör Bayan Ece

Karabük Bayan Masör-Masör Bayan Ece

Karabük Bayan Masör-Masör Bayan Ece Hikayenin askeri stratejiden ziyade bölgedeki halkla ilişkilerle ilgisi vardı. İstilacılar yerliler arasında livatayı yasaklayarak Tanrı’nın isteğini yerine getirdiklerini iddia edebiliyorlardı. Kudurmuşçasına yağma yapmakla yetinmeyip, saslımona etik hataları da düzeltiyorlardı. İlginç olan husus şu ki bu katliama dair ilk öykü, tüm hadiseyi iyi yerlilerin yozlaşmış saray erkanından müşfikçe kurtarılması şeklinde tarif eder: Halk kralın kardeşinin ve adamlarının olmadık işlerle uğraştıklarını öğrendiğinde, “onları toptan imha etmesi için [Balboa’ya] yalvardı, çünkü salgın saray çevresiyle sınırlı kalmış, henüz halka yayılmamıştı”. Söylendiğine göre yerliler silahlarını havaya kaldırıp “bu günahın, şimşek ve gök gürültüsünün yanı sıra açlık ve hastalığa da” yol açtığını ifade etmişlerdi.

Bu hikayeye inanmak, Panama’nın yerli halkının Levililer’in önceden okuyup benimsediğini ve kitabın bildiriını İspanyol askerlerinin hücumsına uğradıkları sırada hatırladıklarını kabul etmek anlama gelir. Zira Levililer, Tanrı, Sodom ve Gomora şehirlerine yaptığı şeklinde, livatanın yaşandığı her yere cehennem ateşini yağdırır diyordu. Fakat burada hakikat önemli değildi. Livatacıların amansız düşmanı Balboa, kralın kardeşini öldürmekte haklı olan ve yerli halkı Tanrı’nın gazabından koruyan bir ahlak timsali olarak tasvir ediliyordu. İstilacı Hernán Cortés 1519’da Meksika’ya ayak bastığında, yerli halkı epey pervasız bir ifadeyle tarif etmişti: “Hepsi livatacı.” Cortés, girdiği her köyde halka livatayı terk edip Hıristiyanlığı benimseme çağrısı yapıyordu.

Karabük Bayan Masör-Masör Bayan Ece

Karabük Bayan Masör-Masör Bayan Ece Samimi olduğu Aztek lideri Moctezuma’ya, topraklarındaki “iğrenç” günaha son vermesini öğütlüyordu. Elbet yerli hanımlara saldırı etmenin iğrençliğine hiç değinmiyordu. Tıpkı Kolomb’un bir nesil önce yaptığı benzer biçimde, Cortés de “Karayipli” kadınları vaftiz ettikten sonrasında kaptanlarına dağıttı. (İçlerinden biri, daha sonrasında Cortés’ten çocuk sahibi oldu.) Cortés’e bakılırsa bu cinsel salgın, hem de livatanın ortadan kaldırılması demekti. Ahlaksız seksin düşmanla bağdaştırılması yeni bir şey değildi. Kolomb’un Batı Yarımküre’ye ilk deniz yolculuğunu yaptığı 1492’de Hıristiyan liderler asırlarca çabaladıktan sonrasında İber Yarımadası’nın kontrolünü Müslümanların elinden aldılar.

Müslümanlar ve Yahudiler toplu biçimde katledilip kimi zaman de sınırdışı edilirken, her iki grup da yaygın şekilde livata yapmakla suçlanıyordu. İspanyollara ve Portekizlilere göre Yeni Dünya’nın yerlileri de cinsel açıdan nefsine hakim olmayan insanlardı ve onlar da yok edilmeyi hak ediyorlardı. Balboa, Cortés ve benzerleri Batı Hint Adaları’ndaki livatacıları öldürürken, İber Yarımadası’nda binlerce insan yakıldı ve hadım edildi. Yeni Dünya, denizaşırı istilanın ilk senelerında heteroseksüel bir erkeğin cinsel maceralara atılabileceği kanunsuz, nizamsız bir yerdi. Ne var ki bu gidişat uzun süremezdi.